Bağımlılık ve bağlılık aynı şey değildir. İlişkilerde bağlılık, bir kişiye özgürce sevgi ve saygı ile yakınlık duymak, göstermek demektir. Önce (ben )olabilmek ,sonra biz olabilmeyi başarabilmektir bağlılık…
Bağlılık ; Bağlılıkla ,bağımlılığı ayıran en büyük özellik, ilişki içindeki iki kişinin kendilerine ve birbirlerine duydukları güvendir. Güven, ilişkinin hem çıtasını yüksek tutar hem de zemini sağlamlaştırır. Bağlılık duymak sevginin en güzel ve en derin sunuluş biçimidir . Bağlılık duyulan ilişkilerde kimse kimseyi kontrol altına almak istemez. Birbirlerinin sosyal yaşamlarına saygı duyarlar. Birinin mutluluğu, keyfi ve huzuru diğeri için de aynı anlamı taşır. Korku, beklenti ve kıskançlık yoktur. Her iki taraf da kendilerine ait bir yaşam alanına sahip olduklarını diğerine hissettirirler ve dolayısıyla herkes kendi yaşama alanına çekildiğinde, bu durum herhangi bir beklenti, korku ya da kıskançlığa yol açmaz Zorunluluk duymazlar hiç bir şey için. Çünkü birbirlerini zorunlu hissettirmezler. Yaptıkları ya da yapmadıkları her şey içseldir ve kimse bunu yargılamaz. Ne yaparlarsa yapsınlar“istedikleri” içindir. Birbirlerine sorumluluk yüklemezler. Kendi sorunlarının sorumluluğunu alacak olgunluktadırlar. Bağlı çiftler birbirlerini oldukları gibi kabul ederler. Değiştirmeye çalışmazlar ki bu da ilişkiler için başka bir çıkmazdır. Birbirini değiştirmeye çalışan çiftlerin ilişkilerindeki çalkantı, eninde sonunda kişisel çatışmaya dönüşür ve ilişki ağır yaralar alır. Bizim değişemediğimiz ya da değişmek istemediğimiz taraflarımız varsa, karşı tarafın da bu hakka sahip olduğunu akılda tutmak gerekir. Egolarından arınmış, kendini seven, hayatı yaşanası gören, ilişki içinde olduğu kişiye hak ettiği huzuru ve mutluluğu veren dir.
Bağımlılık ise; başka bir kişiye bağlı olmak, muhtaç olma, kendi isteklerimizi, değerlerimizi hedeflerimizi başarılarımızı yaşam amaçlarımızı yok sayma veya erteleme hatta olmaması demektir.Öncelikleri hep başkaları için yaşamaktır…Fedakar olmak ,iyi bir eş ,iyi bir anne,iyi bir evlat,olmak için kendilerini yok sayarlar ve sayamadıklarında da suçluluk duyarlar…
İlişkilerde bağımlılık; kişinin kontrol etmek istemesine rağmen, davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini kontrol edememesi, kendisini bir başkasına muhtaç hissetmesi ve kendisiyle içsel bir çatışma yaşamasıdır.
Evlilik ya da duygusal ilişkilerde bireyler, eşlerini hayatlarının merkezine koyup tek beden, tek ruh ve tek zihin olmaya çalışıyorsa,ve sürekli tekrar eden davranışlar alışkanlıklar zaman için de bağımlılığa doğru giden bir ilişkidir.
İlişkilerinde kaybetme korkusu yaşayan, kendi özgüveni oluşmamış ,hep yapamazsın,başaramazsınlarla büyümüş,gerek kültür, gerekse aile içinde çocuğa verilemeyen sorumluluk yada birey olabilme yetisi tanınmayan,tecrübesiz, çevresi dar, asosyal, kendine öz güveni ve kendilik değeri düşük; kendine çirkin, yetersiz, güçsüz gibi nitelendirmeler yüklemiş, daha önce olumsuz içerikli ve sonuçlu bir ilişki yaşamış kişilerde bağımlı ilişkilere daha sık rastlanabiliyor.
Bu kişilerin çocukluğu incelendiğinde; ailelerinin zorlayıcı, mesafeli, öfkeli, ihmal edici ya da reddedici olduğu görülebiliyor. Yani çocuklukta ihtiyacı olan 5 duyuyu “,sevgi,sefkat,ilgi,hoşgörü ve takdir” duygularını tam olarak uygun ve olması gerektiği biçimlerde alamadıkları için bu çocuklar yetişkin hayatlarında bağımlı ilişkiler yaşama olasılıkları çok daha fazladır.Çünkü çocuklukta eksik aldığımız bu beş duyunun yetişkin hayatımızda gereksinim duymamızdan dolayı,bir şekilde kapatmayı tamamlamayı isteriz, bu duyuları karşılamak kişinin fenomolojisine göre değişir.Takdiri daha başarılı olmakla işinde ve çevresinden aldığı takdir le kapatabilir,sevgi ,ilgiyi şefkati dostluklardan arkadaşlıklardan en önemlisi özel ilişkisiyle tamamlayarak kendi içinde bütünlüğü sağlayabilir.Bütün bunları yetişkin hayatında kişi tamamlayamıyorsa,Sevgi ihtiyacı,temas ihtiyacı, duygusal açlıklar ya da boşluklar yaşamasından dolayı,bağımlı ilişkiler yaşamayı ,uygun olmayan hatta kişiyi sürekli üzen mutsuz eden ilişkilerden kopamayan tam tersi bağımlılık olarak yaşamaya devam eder…Bütün duyguların en temel ihtiyacı sevgi dir.
Bu nedenle bağımlı kişi eşini ,partnerini,çocuğunu,annesini,hatta dostlarını bile kendi gölgesine almak, burada tutmak ister.
Bağımlılık kokan ilişkilerde izole bir yaşam vardır. Çiftin baş başa geçirdiği zaman artmıştır ancak arkadaşlar ve aileler ile iletişim azalmış, iletişim çemberi daralmıştır. Bu durum, bireylerin birbirine olan mecburiyetlerini arttırabilir.
Kişi beynini “O benim her şeyim, ben onsuz yapamam, onsuz olmayı hayal edemiyorum” gibi rasyonel olmayan düşüncelerle doldururken, bir taraftan da yaşadığı ilişkinin bitmemesi için mükemmel sevgili olmak, her türlü beklentiyi karşılamak, her anını doldurarak başkasına muhtaç olmamasını sağlamak isteyerek kendi varlığından vazgeçebilir. Hatta “Biri her an aklını çeler” diye düşünerek onu hemcinslerinden uzak tutmaya da çalışabilir. Yani çok seviyor gibi görünmek esasen bir kayıp korkusunun dışa vurumu olabilir.
İlişkilerinde bağımlı olanlar, genelde bir noktadan sonra, eşlerini aşırı derecede eleştirmeye, onları “ilgisiz, kalpsiz, duyarsız” olarak suçlamaya başlayabilirler.
Bağımlı ilişkiler bir çeşit ebeveyn çocuk ilişkisidir. Bağımlı olan kişiler birbirlerine ebeveyn veya çocuk gibi davranmakta; eşine ya da partnerine annelik ya da babalık yapmaya çalışmaktadır.bu nedenle ilişkinin ritmi bozulmaktadır…İlişkiler de ne anne siniz nede babasınız…siz sadece bir çiftsiniz…ritmi olan bir paylaşım tıpkı dans gibi…
Ayrıca bu kişilerde ilişkisel olarak en sık karşılaşılan sorunlar ise; kıskançlık, öfke, asosyal yaşam, merkeze eşi ya da partneri koyma, onu devamlı kontrol etme, ilişkinin geleceği ve güvenliği için görüşülen zamanların artması ve iki tarafın kendin.e ayıracağı özel zamanın olmaması şeklindedir…
Can Yücel in şiirindeki gibi;
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin. Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Comments